midesini bulandırmak
Fiil
bir partiye katılmak
Fiil
gözünde şimşekler çaktırmak
Fiil
bir yeri ikametgâhı yapmak
Fiil
mahkeme huzuruna çıkmak
Fiil
otoritesini hissettirmek
Fiil
yaptıklarından sorumlu olmak, kuyusunu kendi eliyle kazmak, kazdığı kuyuya düşmek.
You've made your bed, now lie in it: Bile bile yaptın, şimdi âkibetine katlan.
tepesi atmak, sabrı tükenmek/taşmak, kan beynine fırlamak.
Such carelessness made his blood boil:
Böylesine dikkasizlik sabrını taşırdı.
It makes my blood boil: Tepem atıyor.
insanın kanını dondurmak
Fiil
korkudan donakalmak/eli ayağı buz kesilmek, tüyleri diken diken olmak.
The dark deserted street in that unfamiliar neighborhood made her blood run cold.
arzı endam etmek, ilk olarak görünmek/halk huzuruna çıkmak.
The young pianist made her bow last night to an appreciative audience.
(parti) eski gücünü elde etmek
Fiil
bir şey konusunda mütalaasını belirtmek
Fiil
şartlarını ortaya koymak
Fiil
(US) (tren) aktarmaya yetişebilmek
Fiil
(yazı yazmasını bilmeyen kimsenin) haç işaretini koyarak imzalamak
Fiil
dava dilekçesini vermek
Fiil
ihtiyati tedbirler almak
Fiil
gerekli hazırlıkları yapmak
Fiil
(tiyatroda) sahneye girmek
Fiil
şahsiyetini hissettirmek
Fiil
ilk olarak sahneye çıkmak
Fiil
ilk olarak halk ortasına çıkmak
Fiil
tüyleri ürpertmek.
His story about dead people leaving their graves at night really made my flesh creep.
tüylerini ürpertmek.
It makes my flesh creep.
one's pound of flesh: (birinin) boynunun borcu/vecibesi.
kendi talihini kurmak
Fiil
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
kır kesiminde yerleşmek
Fiil
gelir vergisi beyannamesini hazırlamak
Fiil
başarmak, hedefine/maksadına ulaşmak/erişmek.
demek istediğini açıkça belirtmek
Fiil
demek istediğini açıkca belirtmek
Fiil
parasını yetiştirmek
Fiil
imrendirmek, ağzını sulandırmak.
barışmak, uzlaşmak, sulh yapmak.
şahsiyeti hissetirmek
Fiil
ev geçindirme parasından tırtıklamak
Fiil
ertesi gün ne yapacağını kararlaştırmak
Fiil
planlarını açıklamak
Fiil
maksadını belirtmek/anlatmak/açıklamak.
He made his point: Maksadını belirtti.
rezervasyonunu doğrudan hava şirketine yaptırmak
Fiil
her saat başı teftişe çıkmak
Fiil
(a) ilerlemek, ileri gitmek, (b) başarmak, başarı sağlamak, muvaffak olmak.
hayatta başarı kazanmak
Fiil
dünyada başarı kazanmak
Fiil
beklenen ağırlıkta olmak
Fiil
vasiyetnamesini yazmak
Fiil
oğlunu avukat yapmak istemek
Fiil
birinin nazıni çekmek
Fiil
davasını başarıyla savunamamak
Fiil
sigorta şirketinden talepte bulunmak
Fiil
bütün kadrosunu yenilemek
Fiil
alacaklılarla uzlaşmaya varmak
Fiil
kişinin servetinde gedik açmak
Fiil
kendi hesabına poliçe keşide etmek
Fiil
kendi parasından sarfetmek
Fiil
tasarruflarında büyük delik açmak
Fiil
tasarruflarında büyük delik açmak
Fiil
giyim kuşamıyla caka satmak
Fiil
sefaletini sergilemek
Fiil
gelir vergisi beyannamesi vermek
Fiil
yükü kendi sırtına yüklemek
Fiil
kafasından hikâye uydurmak
Fiil
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak
Fiil
ibret olsun diye cezalandırmak.
parasını kötü yere yatırmak
Fiil
parasını kötü kullanmak
Fiil
birinin lehine çalışmak
Fiil
talebinde haklı olduğunu ispatlamak
Fiil
iddialarını kanıtlamak
Fiil
cebinde delik açılmak (büyük paraya mal olmak
Fiil
işi kendi işi saymak
Fiil
bir işi kendi işi saymak
Fiil
bir şeyi gaye edinmek
Fiil
duygularını gizlememek
Fiil
bir tek kaydı ihtirazide bulunmak
Fiil
kendini olduğundan daha becerikli göstermek
Fiil
mülkünü devir ve temlik etmek
Fiil
bütün servetini vakfetmek
Fiil
işini oğluna devretmek
Fiil
malını mülkünü har vurup harman savurmak
Fiil
giyimi için para ayırmak
Fiil
ailesinin rızkını temin etmek
Fiil
yaşlılığı için para ayırmak
Fiil
elindeki parayla idare etmek
Fiil
birini mirasçı yapmak
Fiil
birini vâris tayin etmek
Fiil
birini vekil tayin etmek
Fiil
bir şeyi daima kendine kural edinmek
Fiil
mazeret olarak ileri sürmek
Fiil
fırsattan istifade etmek
Fiil
zamanını iyi kullanmak
Fiil
elinden geldiğince çabuk gitmek
Fiil
mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek
Fiil
olanaklarından azami fayda elde etmek
Fiil
zararlarını kapatmak
Fiil
kayıplarını telafi etmek
Fiil
yıl sonu hesaplarını kapamak
Fiil
birinin hizmetlerinden yararlanmak
Fiil
Fedakârlık yapmadan amaca ulaşılamaz.
samansız kerpiç yapılmaz, gerekli araç/malzeme olmadıkça iş yürütülemez.
,
a.s. Bir gül ile (veya çiçekle) yaz gelmez.
(US) kendi mallarını başka markalı mal diye yutturmak
Fiil